24/10/2002
Ergüçlü: Sayın de Soto, son zamanlarda, taraflara, özellikle Türkiye’ye, bir çözüm planı sunduğunuz konusunda haberler vardı. Daha sonra bunlar yalanlandı. Bu konuda durum nedir?
De Soto: Bir Birleşmiş Milletler Planı konusunda çok spekülasyon yapıldı. Ancak sorunuzun yanıtı “hayır”dır. Şu ana kadar herhangi bir çözüm planı sunmadık.
Ergüçlü: Plan sunmadınız ancak Ankara ve Atina’yı ziyaret ederek çok yoğun temaslar yaptınız. Bu temaslardan biri bana ilginç geldi. Ankara’da Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal ile 3.5 saat görüştünüz. Bu süre, görüşmede iyice ayrıntıya girdiğinizi gösteriyor. Öyle mi oldu?
De Soto: Pek tabii. Pek tabii. Her konuyu sistematik bir şekilde, iş anlayışıyla ele aldık. Bence, her ne kadar da bir anlaşmaya herşeyden önce Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında varılacaksa da, anavatanların bunu destekleme anlamında çok önemli rolleri vardır ve bunu desteklemelidirler. Dolayısıyla bu temaslar gerçekten çok ama çok yararlıdır ve bu kadar mesafe alabildiğimiz için memnunum. Bu danışmalara çok kısa süre içinde devam etmeyi ümit ediyorum.
Ergüçlü: Ankara ve Atina’daki bu çalışmalarınızı, Genel Sekreter’in yakın bir gelecekte yapacağı bir girişimin hazırlıkları olarak algılayabilir miyiz?
De Soto: Tabii ki biz buradayız. Benim Kıbrıs’ta bulunuşumun ve seyahatlerimin sebebi ilgili taraflara yardımcı olmaktır. Katkıda bulunabiliriz ve süreci çeşitli fikirlerle besleyerek prosedürel ve öze ilişkin katkılarda bulunmaktayız. O danışmalar bu anlamda, bizim yardımcı olma isteğimiz anlamında değerlendirilmeli.
Ergüçlü: Biraz daha geriye gidelim ve Genel Sekreter’in iki liderle Paris ve New York’ta yaptığı görüşmelere bir bakalım. Görülüyor ki bu görüşmelerde çok yol alınamadı ve somut bir sonuç çıkmadı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, BM bu toplantıları nasıl görüyor?
De Soto: Biliyorum siz ve umuyorum bizi izleyen halkınız süreci korumak adına detaylara giremememi ve belirli noktalardan bahsetmememi anlayacaktır. Ama düşünüyorum ki çok fazla ilerleme olmadığını söylemem doğru olmaz. Size bir örnek vereyim. İki liderin 4 Ekim’de iki teknik komite oluşturma konusunda anlaşması ikisinin de Kıbrıs sorununun basit bir çözümü olmadığını ve daha karmaşık bir dizi anlaşma gerektiğini ve bir miktar detaylı çalışmaya ihtiyaç olduğunu ve dönüşü olmayan bir çözüme ulaşılmasıyla yeni durumun, yeni yönetsel kurumun, çözümün bulunması ve referandumlardan hemen sonra faaliyete başlayabileceğini anladıklarının bir işaretidir. Hiçbir yasal boşluk veya belirsizlik olmaması çok önemlidir ve iki komitenin kurulması ve Kıbrıs’ı bağlayacak yasal yükümlülükler konusunda çalışma yapması bu nedenle yararlı görülmüştür. Ve çalışmaları, hiçbir tereddüte meydan vermeyecek şekilde hemen uygulamaya konulacak olan yasal çerçeveyi de kapsayacaktır. New York’ta konunun ele alınarak komitelerin çalışmalarına derhal başlamalarının kararlaştırılması ve bizim de bu komitelerin kurulup çalışmalarına başlayamamasından duyduğumuz rahatsızlık da bu nedene dayanmaktadır.
Ergüçlü: Bu komiteler kimlerden oluşacak? Sadece Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar mı olacak yoksa BM’den de temsilciler olacak mı?
De Soto: Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk uzmanlar olacak. Liderlerin katılımı gerekli değil ve hiçbir zaman olmadı ve teknik konularda çalışacaklar. BM de onlara yardımcı olmak için orada hazır bulunacak, bu da onların kararlaştırdığı bir şey.
Ergüçlü: Cumhurbaşkanı’nın sağlık durumu dolayısıyla Kıbrıs Türk tarafının komiteyi oluşturamadığını göz önünde bulundurduğunuzda...
De Soto: Tabii ki bazı gecikmeler oldu, bu kesindir. Sayın Denktaş’ın en kısa sürede iyileşmesini umuyoruz ve bunun için dua ediyoruz. New York’tan gelen haberler cesaret vericidir. Sayın Olgun, benimle sürekli irtibat halindedir ve beni Denktaş’ın sağlık durumundaki gelişmeler hakkında bilgilendirmektedir ve Pazar günkü operasyondan sonra son iki günün gayet iyi olduğunu biliyoruz. Denktaş’ın eksikliğinin doğrudan görüşmelerin devam etmesine engel olduğunu inkar edemem. Bu nedenle, yapılması gereken bazı gerekli ve kapsamlı işler yapılamamıştır ve bu anlamda bir olumsuzluk sözkonusudur, ancak kaybedilen zamanın kazanılmasını umuyorum.
Ergüçlü: Önümüzdeki iki ayda zaman sınırlarımız var, özellikle Aralıktaki AB zirvesi. Cumhurbaşkanı Denktaş’ın sağlık durumunun, aralıktaki AB zirvesi öncesinde çözümü konuşacak duruma geleceğini düşünüyor musunuz?
De Soto: Sayın Denktaş’ın iyileşme hızını önceden söyleyemem. Ben sadece olabildiğince çabuk olmasını umut edebilirim ve önemli olan kendisini iyi hissetmesidir. Onun eksikliği çok belirgin şekilde hissedildi çünkü liderlik bu aşamada gereklidir. Ben AB zirvesini zaman sınırı (deadline) olarak adlandırmazdım. Ancak tüm tarafların çıkarlarını koruyan, endişelerini ve korkularını gideren bir anlaşmaya varılması şansının şu anda varolduğunu, bunun çok iyi bir fırsat olduğunu ve bundan yararlanılmasını umduğumu söylerdim. Biz, önümüzdeki bir – iki ay içinde, daha iyi ve uyumlu koşullar altında bir çözüme ulaşılmasının mümkün olduğuna inanıyoruz. Ondan sonra gelecek belirsizdir. Ancak yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’a ulaşma zamanı şimdidir. Ve eğer isterlerse, ondan sonra herkesin yararlanabileceği bir şekilde Avrupa Birliği’ne üye olma fırsatını bulurlar. Tabii ki bu görüşmelerde AB’nin herhangi bir rolü yok. Onların kendi takvimleri var. Bizim ise ayrı bir görevimiz var. Bir şans var ve bundan yararlanılmasını umuyoruz.
Ergüçlü: İlk röportajımızda, ki Paris ve New York toplantıları öncesindeydi, “iki liderin kendi söylemlerinin mahkumu olduğunu” söylemiştiniz. Bu görüşünüz hala geçerli mi yoksa bazı şeyler değişti mi?
De Soto: İkisinin de zincirlerini kıracağı ve söylemlerinden özgür olacağı zamanın gelmekte olduğunu düşünüyorum. Umarım bu zaman geçmiştir ve somut işlere geçebiliriz. Şunu belirtmeliyim ki, tüm bu görüşmeler sırasında, bunu söylemekle gizliliğe aykırı hareket etmediğimi düşünüyorum, odada konuşulanlarla halka yaptıkları açıklamalar arasında farklılık olduğunu söyleyebilirim ki bu iyidir.
Ergüçlü: Sayın De Soto, Kıbrıs ve çevresinde durum bu olduğuna göre, Genel Sekreter’in yakın gelecekle ilgili planları nelerdir?
De Soto: Ekim ayının başında buluştuklarında, Genel Sekreter liderlere onları kasım ayı başında görmek istediğini söyledi ve iki liderden, önemli olan ve fırsatlar ayı olarak nitelediğimiz Kasım ayında müsait olmaları için ajandalarını temizlemelerini istedi. Belli ki şimdi ortada Sayın Denktaş’ın iyileşmesi durumu var ve umuyoruz ki Kasım ayı başında veya ortasında Genel Sekreter ile görüşecek durumda olur. Bu konuda taraflarla temas halindeyiz, ancak tabii ki eğer Sayın Denktaş’ın katılacağı bir görüşme yapılacaksa, onun iyileşmiş olmasını ümit edeceğiz.
Ergüçlü: Bu görüşme nerede yapılacak, New York’ta mı?
De Soto: Şu anda bir şey söyleyemem, New York bir ihtimal.
Ergüçlü: Genel Sekreter gelecek toplantıda masaya somut bir plan koyma durumunda olabilir mi? Sayın De Soto, biliyorum ki liderlere bazı kağıtlar veriliyor. Özellikle son iki toplantıda düşüncelerini aktardıktan sonra bunları kağıt üzerinde de verdi. Benim şahsi görüşüm bu kağıtlar gerçekte Genel Sekreter’in istediği bir plan gibidir. Genel Sekreter gelecek toplantıda masaya bir plan koyacak durumda olacak mı?
De Soto: Bizim sloganımız tüm olasılıklara hazır olmaktır. Genel Sekreter’in hangi inisiyatifleri kullanma kararı alacağı konusunda, eğer alacaksa, yargıda bulunmak istemiyorum. Ancak burada şunu söyleyebilirm. Siz zannediyorum bizim çeşitli zamanlarda attığımız adımlar ve ortaya koyduğumuz fikirlere değiniyorsunuz. Şimdi değişik bir durumdayız. Şimdi bir çerçeve, fikirler demeti veya ilkeler dizisi yeterli değildir. Şimdi çok daha karmaşık bir şeye ihtiyacınız vardır. Geri dönüşü olmayacak birleşik Kıbrıs’a ulaşmış olmanız gerekir. Yani biraz daha karmaşık. Ama sizin sorunuzun direkt cevabı şudur, Genel Sekreterin ne yapıp ne yapmayacağını söyleyemem.
Ergüçlü: Kıbrıs sorununa çözüm bulunacağına dair umudunuzu dile getiriyorsunuz...
De Soto: Benim iyimserliğim, ilgili tüm tarafların temel çıkarları, endişeleri ve korkularının ciddi bir değerlendirmesine dayanır. Sadece Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler değil, aynı zamanda bölge, Yunanistan ve Türkiye. Ve bu amaçlara en iyi şekilde önümüzdeki iki ay içinde kapsamlı bir çözüme ulaşmakla hizmet edilebileceğini düşünüyorum. İkinci olarak, Genel Sekreter’in değerlendirmesini yansıtmak istiyorum, “Aralarda boşluklar olsa da ve bunların bazıları derin de olsa, mutlaka bunlar arasında köprü kurmanın yolu vardır”. Ve son olarak inanıyorum ki bölgede neredeyse dokunacağımız ve koklayacağımız bir fırsat olduğu konusundaki inancımız yardımcı olmalıdır. Kullanacağım klişe sözden dolayı beni mazur görün ama, tarihte bir karar dönemindeyiz ve şimdi bunu yakalamanın zamanıdır. Hissediyorum ki belki henüz somutlaşmamıştır, belki fark edilmemiştir ama şu anda bir karar verme anında olduğumuzu düşünüyorum. Bu benim iyimserliğimin temelidir. Ben somut birşeyden bahsetmiyorum, belirli bir gelişmeyi veya anlaşmayı açıklamak üzere burada değilim...
Ergüçlü: Öyle olmanızı dilerdim..
De Soto: Ben de öyle olmasını dilerdim.
Ergüçlü: Umarım haklısınızdır Sayın De Soto. Pek çok Genel Sekreter, pek çok özel temsilci sizin şu anda yapmaya çalıştığınızı uzun yıllar yapmaya çalıştı. Sizin başarmanızı dilerim. Teşekkürler.