15/12/2002

Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye'ye tarih verilmesi olayıyla Kıbrıs konusunun uzaktan yakından ilgisi olmadığına işaret ederek, 'Kıbrıs, Türkiye'nin önünde engel değildir' dedi.

Ertuğruloğlu, kendilerini AB düşmanı veya Anavatan'ın AB hedefinde engel olarak görenlerin büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu belirterek, bunun büyük bir haksızlık olduğunu söyledi.

Milliyetçiliğin kimsenin tekelinde olmadığının söylendiğine işaret eden Ertuğruloğlu, çağdaşlık ve barışseverliğin de kimsenin tekelinde olmadığını dile getirerek, 'Barış anlaşması istiyoruz diye teslim olma noktasına getirilmeye çalışılıyorsak, buna karşı koyma da görevimizdir' dedi.

Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Danimarka'nın başkenti Kopenhag'ta, Hilton Otel'de, Genel Yayın Yönetmenimiz Süleyman Ergüçlü'ye verdiği demeçte, Kopenhag'da yaşadığı iki sıkıntılı günleri anlattı.

'Büyük bir komployla karşılaştık'

Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Kopenhag'da yaşadığı son iki günde çok zor koşullar içerisinde bulunduğunu belirterek, 'kanımca en az son 2 yıl içerisinde hazırlığı yapılan ve finalinin Kopenhag'da oynanması öngörülen büyük bir komplo, büyük bir tezgahla kendimizi karşı karşıya bulduk' dedi.

Her şeyin bir oldu bittiye getirilerek Türk tarafını bir imzaya zorlama senaryosuna dayandırıldığını ifade eden Ertuğruloğlu, Kopenhag'a geldiklerinde, belli bir lokalde bir hazırlığın yapıldığını öğrendiklerini ve o lokalde Türk tarafına, Rum tarafına, İngiltere'ye, Amerika'ya, Türkiye, Yunanistan ve Birleşmiş Milletler'e ayrılmış odalar olduğunu öğrendiklerini söyledi.

Bakan Ertuğruloğlu, 'Oralara davet edildik. Sanki her şey oralarda yapılacak, görüşmeler sonucunda işin basit bir imzaya kalması, sanki o noktaya gelindiğinde de bir telefonla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin de Kopenhag'a geleceği havaları, bunu herhangi bir kesinlik çerçevesinde söylemiyorum ama öyle bir hava vardı.' dedi.

Ertuğruloğlu, Kopenhag'da; 'Bu işi daha fazla uzatmayın, bu büyük bir fırsattır, fazla konuşmaya tartışmaya da gerek yoktur, burada, o lokalde, herkes burada, konuşacaklarınızı konuşacaklarınızla konuşun ve bu işi imzalayıp kapatalım' ısrarlı yaklaşımıyla, baskılarıyla muhatap olduklarını vurguladı.

'Uyardık, dinletemedik'

Tahsin Ertuğruloğlu, Kopenhag'a gelme nedenlerini şöyle özetledi:

'Buraya gelirken bizim amacımız Türk tarafının müzakere sürecine devamda olan niyet ve kararlılığını vurgulamak idi. Birleşmiş Milletler'e ve onlar üzerinden Avrupa Birliği'ne, taraflara samimi ve ciddi bir müzakere fırsatı tanımaları idi. Tarafların karşılıklı müzakere edip imza aşamasına getirdikleri bir belgenin söz konusu olmadığını söylemek için geldik. Fırsat verin taraflar bu belgeyi de görüşsün, bu belgeyi görüşüp belgede yapılacak değişikliklerle bunu imza edilebilecek noktaya getirsin ama bizi Birleşmiş Milletler süreci dışında ve Kıbrıs Türkünün dışında şekillenen Avrupa Birliği takvimine endekslemeyin. Bu konu bu tür oldu bittilerle halledilebilecek bir konu değildir. Bu yöntemle siz Kıbrıs'ta hiçbir konuyu halletmiş olmayacaksınız. Tam tersine çok büyük sorunların yaratılmasına sebep olacaksınız. Dolayısıyla bundan vazgeçin. Rum tarafının Avrupa Birliği'ne Kıbrıs adı altında alınması bu sürece çok olumsuz etki yapacaktır. Tarafların netice alıcı bir müzakere sürecine girmelerini darbeleyecektir. Eğer siz Kıbrıs'ta gerçekten uzlaşı istiyorsanız, adadaki problemleri halledecek bir uzlaşı istiyorsanız, yol bu yol değildir, demeye geldik ve bunları da hep söyledik...'

Dışişleri ve Savunma Bakanı Ertuğruloğlu, tüm uyarılarına rağmen, karşılarında uyarıları pek de duymaya niyetli olmayan bir Birleşmiş Milletler ekibi bulduğunu söyledi.

'Klerides de imzalama noktasında değildi'

Özellikle, De Soto başta olmak üzere, Rum tarafının da zaten imzalama noktasında olmadığını söylediklerini ve 'Klerides bunu imzalamaya hazır mı?' diye sorduklarını ama 'evet cevabı' alamadıklarını anlatan Ertuğruloğlu, Klerides'in, kendi halkının neredeyse yüzde 90 oranında bu belgeyi reddettiğini vurguladıklarını, Ulusal Konseyi'nde en az iki partinin bu belgeye karşı açık tavır aldığını, diğerlerinin de pek rahat olmadığını Türk tarafının bildiğini, bunun gizli bir olay da olmadığını söylediklerini dile getirdi.

Tahsin Ertuğruloğlu şöyle devam etti:

'Bu durumda zaten Sayın Klerides'in bunu imzalama noktasında olmadığını bildiğimizi söyledik. Bu konuları es geçen bir hava içerisinde karşılık verdiler. Israr ettik, 'Klerides bunu imzalamaya hazır mı?, onu bize söyleyin', dedik. O konuda da cevap alamadık ve ısrarla şu senaryoyla karşı karşıya kaldık: 'Siz bunu imzalasanız da imzalamasanız da Kıbrıs adı altında Rum tarafı Avrupa Birliği'ne alınacaktır.'

Avrupa Birliği kararında, üye alınacak yapının, 60 Cumhuriyeti'ni kasteden bir yapı mı olacağını, yoksa oluşması öngörülen yeni ortaklık devletinin mi olacağını sorduk. 'Hayır 60 Cumhuriyetidir' cevabını aldık. 'Bunu değiştirin' dedik. 'Hiç olmazsa yeni ortaklık Kıbrıs'ının gireceğini söyleyin'. Kuzey Kıbrıs'taki Türk Devleti'nin eşit kurucu devlet statüsünün kabul edildiğini gösteren ibarelerin bu kararda yer almasını istedik. Türk-Yunan dengesinin korunmasını talep ettik. Kıbrıs Türk halkı üzerinde, KKTC üzerinde uygulanan ambargoların kaldırılmasını talep ettik. Bütün bu taleplerimize kesin bir şekilde ret cevabı aldık. Özetle, öyle bir tablo vardı ki karşımızda, ne yaparsak yapalım, ne dersek deyelim, karar önceden verilmiştir, Kıbrıs diye bir Rum devleti Avrupa Birliği'ne alınacaktır. Bize de fırsat diye sundukları belge bizleri bu Kıbrıs, ki 60 Cumhuriyeti Kıbrıs'ının öngörüldüğünü zaten kendileri açık seçik ifade ettiler, bu isim altındaki Rum Devletine yamalanan azınlık Türk toplumu statüsüyle girmemiz bizden beklendi. Tabii ki bunlara herhangi bir şekilde itibar etmedik. Bütün baskılara, bütün zorlayıcı yöntemlere karşı, ne pahasına olursa olsun direndik. Kıbrıs Türkünün bu tür yakıştırmalarla çözüm adı altında, Türkiyesiz bir Avrupa Birliği'ne itilmesini ve oralarda kaybedilmesini öngören bu yaklaşımlara bizim zaten onay vermemiz söz konusu değildi...'

'Sürekli temas halindeydik'

Ertuğruloğlu, bütün bu gelişmeler esnasında sürekli olarak oradaki Anavatan hükümet yetkilileriyle, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle, KKTC hükümeti Başbakanı ve diğer yetkilileriyle ve Ankara'da bulunan Cumhurbaşkanı Denktaş ile sürekli temas halinde olduklarını söyledi.

Her adımda Türk tarafının pozisyonunu ya belirleme, ya da belirlenen pozisyonu teyit etme maksadıyla bu temasları hiç eksiltmediğini dile getiren Ertuğruluğlu, 'Bunu şu maksatla söylüyorum, bilinçli bir şekilde, sanki Tahsin Ertuğruloğlu Kopenhag'ta kendi aklının kestiği şekilde, kimseyle istişare halinde olmadan, kendi aklına göre hareket ediyor, suçlamalarının gündeme getirildiğini biliyorum. Bunun zaten mümkün olmadığını her aklı başında insan görebilir. Bunun böyle olmadığını söyleme durumunda olmaktan da üzüntü duyuyorum ama bu tür suçlamaların olduğunu bilince, bunu da söylememezlik etmek istemedim' diye konuştu.

Kopenhag'da gelişen olayları 'senaryo oynandı' diye nitelendiren Tahsin Etuğruloğlu yaşananları söyle anlattı: 'Kamuoyuna verilen mesaj şu; Rum tarafı anlaşmaya hazır, imzaya hazır, ancak Türk tarafı bir türlü buna yaklaşmadığı için bir açılım sağlanmadı. Bu tamamıyla yalan ve yanlış bir senaryodur. Gerçekle alakası yoktur. Az önce de belirttiğim gibi Klerides'in imzaya hazır olmadığı kesindi. Ama her zaman olduğu gibi, çok ustaca oynanan oyunlar neticesinde, suçlanan taraf Türk tarafı olması için zaten bütün mekanizma hazırda bekliyor. Sayın de Soto'nun en son yaptığı açıklamayla, ki bu açıklamanın da bir yerde nedeni bizlerin ısrarla müzakerelere açık olduğumuzu vurgulamamızdır. Sayın de Soto yaptığı açıklamada bir uzlaşıya varmanın mümkün olmadığını ancak tarafların müzakereye devam niyetinde olduklarını vurgulamıştır. Ama buna mukabil Avrupa Birliği sonuç bildirgesine baktığımızda, orada, Kıbrıs'la ilgili bölümde sanki taraflar, BM Genel Sekreteri'nin belgesini zemin kabul ederek görüşmelere destek beyan etmişlerdir türünden bir ifade yer almaktadır. Bunun gerçekle yakından uzaktan alakası yoktur. Biz burada Avrupa Birliği yetkilileriyle hiçbir temasta bulunmadık. Burada bizim muhatabımız BM yetkilileri idi. Dolayısıyla AB kararında, bizlerin BM yetkilileriyle varmış olduğumuz noktanın hilafına, sanki bizler Genel Sekreter'in belgesini zemin kabul ederek görüşmelere devam etmeye onay vermişiz gibi bir havanın yaratılmasını da üzüntü ile karşılıyorum. Bunun pek de samimiyetle ilgisi olmadığını söylemek durumundayım. Bizlerle hiçbir temas yapmayan, bizleri muhatap kabul etmeyen, bizlerden herhangi bir şekilde onay almayan AB makamlarının, sonuç bildirgesinde, sanki bunlar hep olmuş ve bu onay alınmış gibi bir metinle ortaya çıkmaları, gerçekten düşündürücüdür. Bunu söylemiş olmakla beraber, tekrar ben Türk tarafının müzakereye açık tavrını vurgulamak istiyorum. Ancak, tabii ki bu tek taraflı bir yaklaşımla bir yere gidemez. Avrupa Birliği'nin almış olduğu kararla, bugünden sonraki müzakere süreçlerinin ne denli anlamlı olabileceği büyük bir soru işaretidir. Zaten bugüne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatını kullanmalarına izin verilmesiyle hiçbir görüşme sürecinde samimi olmayan ve her sürece taktik amaçla oturan Rum tarafına bu yönde hareket etmesi için daha da büyük mazeret verilmiştir, Avrupa Birliği üyeliğiyle. Dolayısıyla, AB büyük bir yanlış yapmıştır. Biz burada bu yanlışı yapmaması için çok ısrar ettik. Bunun yapılmasının yaratacağı sıkıntıları bilgilerine getirdik, Birleşmiş Milletler'in. Ancak bütün gayretlerimiz boşa gitti bir yerde, çünkü öyle bir olayla karşı karşıyaydık ki bu karar zaten çoktan verilmişti. Burada bizim yapacağımız temaslarla bunun durdurulması söz konusu değildi. Rum tarafı, Kıbrıs adı altında, her halükarda Avrupa Birliği'ne alınacaktı. Bu yapılırken de bizlerden, intiharımıza neden olacak kararları almamız, bunlara onay vermemiz beklendi. Tabii ki bunu yapamazdık, yapmadık. Bütün bunlar yaşanırken, Türk heyetiyle yürüttüğümüz temaslarla da bu kanıtlandı ki Türkiye'nin AB üyeliği süreciyle, Türkiye'ye tarih verilmesi olayıyla Kıbrıs konusunun yakından uzaktan bir ilgisi de yoktu. Bu açık seçik söylendi de. Kıbrıs konusunda ne olursa olsun Türkiye'ye verilecek tarih konusunu bu hiçbir şekilde etkilemeyecektir, şeklinde bize açık seçik söylendi. Kısacası, çok da iyi niyetli, dostane bir ortama gelmiş olmadık...'

'İntihar belgesine imza atamazdık'

Önceden bütün metinlerin, bütün senaryoların hazırlandığını ve Türk tarafından sadece 'intihar belgesine' imza atmasının beklendiğini kaydeden Ertuğruloğlu; 'Tabii bunu da yapmadık. Kopenhag'ta bulunduğumuz sürece, bizlere büyük destek veren Anavatan Türkiye hükümeti yetkililerine, Başbakan'dan başlayarak, Dışişleri Bakanlığı yetkililerine sonsuz teşekkürlerimi bir kez daha belirtmek isterim' dedi.

Bundan sonra ne olacağının zaman içerisinde görüleceğini ifade eden Ertuğruloğlu, endişelerinin olduğunu, müzakerelere kapının açık bırakılmasını talep eden Türk tarafının, Avrupa Birliği'nin kararıyla ne kadar anlamlı bir müzakere olanağı veya süreci ile karşı karşıya kalacağı doğrultusunda büyük endişeleri olduğunu vurguladı.

'Kıbrıs ayak bağı değil'

Önümüzdeki yakın dönemde Rum tarafında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını anımsatan Tahsin Ertuğruloğlu, bu durum dikkate alındığında, herhangi bir netice alıcı, anlamlı bir müzakere sürecini bulabilecekleri yönünde endişelerinin daha da arttığını dile getirdi.

Ertuğruloğlu, neden endişeli olduğunu şöyle açıkladı:

'Avrupa tarafından bu denli şımartılan Rum tarafının, zaten bugüne kadar Kıbrıs Türk halkına yönelik, uzlaşma yönünde, eşitliğe, saygıya dayalı bir uzlaşma yönünde hiçbir ihtiyacı olmayan Rum tarafının, bir de AB üyeliğini almakla artık ne denli Kıbrıs Türküne, karşılıklı kabul, saygı ve eşitliğe dayalı bir uzlaşıda ihtiyacı olacaktır. Bu doğrultuda tabii ki haklı endişelerimiz vardır ama bunun sorumlusu da Rumlardan daha fazla, kendilerini bu denli şımartan, genelde uluslararası camia, ve dünkü (önceki günkü) karardan itibaren de Avrupa Birliğidir. Fakat, daha önce de belirttiğim gibi, kolay hedef, suçlanan taraf bizler olmuşuzdur. Her halde bundan sonra da bu senaryo oynanmaya devam edecektir. Eğer bizlere yönelik bu yaklaşımlar devam ederse, tabii ki Kıbrıs'ta, karşılıklı kabul edilebilir, yaşayabilir ve kalıcı bir uzlaşıya gitmek pek mümkün olmayacaktır. Bizler bütün bu olumsuzluklara rağmen Anavatan Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefini alkışlıyoruz. Herhalde Anavatanın Avrupa Birliği üyesi olmasını bizler kadar arzulayan yoktur. Ancak zaten bu gerçekleşirse, Kıbrıs Türkünün Avrupa Birliği'ne yönelik güveni artacaktır.

Bizleri Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda engel göstermeye çalışanların şunu iyice bilmesi gerekir ki, burada da bunu bizzat yaşadık, bize söylenenleri tekrar ediyorum: 'Türkiye'ye tarih verilmesi olayıyla Kıbrıs konusunun yakından uzaktan ilgisi yoktur. Siz burada Kıbrıs konusunda ne yaparsanız yapın, imzalasanız da imzalamasanız da bir şey fark etmiyor.' Bunun, gerçekten kamuoyumuzun ve Anavatan kamu oyunun bilgisine gelmesinde çok büyük fayda var. Çünkü çok suni bir şekilde ve hiçbir gerçeğe dayandırılmadan ortaya atılan iddia, ısrarla, gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye'de, Kıbrıs konusu, Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda engeldir, Kıbrıs konusu olmasa Türkiye elini kolunu sallayarak Avrupa Birliği'ne yarın girecektir, türünden yalan yanlış propagandadır. Bunun böyle olmadığını biz burada açık seçik gördük. Bize açık seçik söylendi ve Türk kamuoyunda, gerek Kıbrıs'ta gerek Türkiye'de, bunu böyle bilmesinde büyük fayda vardır. Temennimiz, bizlerin de, günü geldiğinde, hor görülen, aşağılanan, statüsü, kimliği reddedilen bir kitle olarak değil, ama hakkıyla, hukukuyla, statüsüyle ve Anavatanımızla birlikte Avrupa Birliği ailesi içerisinde yerimizi almaktır. Tabii bunun da gerçekleşmesi için Avrupa'nın kendisinin de bizlere yönelik vizyonunda kendi kendini düzeltme ve olgunlaştırması gerekmektedir. Çifte standart vardır. Bizlere yönelik pek de kabul edici, kucaklayıcı bir yaklaşım yoktur. Şu anda hakim olan yaklaşım maalesef, bizleri dışlayıcı veya en iyi şekliyle bizleri küçük düşürerek, bizleri başımız dik Avrupa Birliği'nde bulunacak insanlar olarak değil, bizleri AB içerisinde boynu bükük insanlar olarak alma eğilimi ağır basmaktadır. Bunları üzüntüyle gördük, üzüntüyle yaşadık. Tabii ki bizler üyelik noktasına gelme aşamasında eksiklerimiz neyse bunları yapma durumunda olmamız gerekir. Bunu inkar etmiyoruz ama her şey Türk tarafının tek başına bütün eksikler Türk tarafındaymış gibi bir yaklaşım içerisinde olunmaması gerekir...'

'Eksiklikler Türk tarafında değil'

Tahsin Ertuğruloğlu, AB'nin kendisinin de kendi eksiklerini görerek, kendi ufkunu genişleterek ve Avrupa'nın bir Hıristiyan kulübü değil bir fikir, bir düşünce, bir olgunluk birliği ve farklılıkların zenginleştirdiği bir birlik olması noktasına gelmesi gerektiğini belirterek, 'Belli ki Avrupa Birliği'nin bu konuda zamana ihtiyacı vardır. Henüz bu noktaya gelmemiştir, olgunlaşmamıştır. Dolayısıyla her iki tarafın da kendi üzerine düşeni yapması kaçınılmazdır. Burada bizi üzen, bütün bu gerçeklere rağmen, çok bilinçli bir şekilde ve ustaca, bütün eksiklik Türk tarafındaymış, bütün sorumluluk Türk tarafındaymış, Türk tarafı dışında herkes üzerine düşeni yapmış, hazır, oturmuş bizi bekliyor, biz ne zaman hazırsak o zaman gireriz gibi bir yaklaşım var. Bu gerçek değil, doğru değil, samimi değil' diye konuştu.

Herkesin kendi üzerine düşeni yapması, kendi eksiklerini görüp ona göre düzeltmesi durumunda söz konusu ilişkilerin çok daha sağlıklı bir şekilde gelişebileceğini kaydeden Ertuğruloğlu, temennilerinin bu doğrultuda olduğunu vurguladı.

Ertuğruloğlu son olarak şunları söyledi:

'Lütfen kimse bizleri Avrupa Birliği düşmanı veya Anavatan'ın AB hedefinde engel olarak görmesin. Büyük bir yanlıştır. Büyük bir haksızlıktır. Nasıl ki 'milliyetçilik kimsenin tekelinde değil' deniyor, ki gayet doğrudur, çağdaşlık da kimsenin tekelinde değildir, barışseverlik de kimsenin tekelinde değildir. Ama barış anlaşması istiyoruz diye teslim olma noktasına getirilmeye çalışılıyorsak, buna karşı koyma da görevimizdir. Resmen bizden istenen bu olmuştur. Kopenhag'da bunu yaşadık. Barış adı altında bizlerden teslim olmamız istenmiştir. Bunu da yapmadık, yapmamaya devam edeceğiz.

Ertuğruloğlu, Denktaş ile değerlendirme yapacak

Dışişleri ve Savunma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bugün Kopenhag'tan ayrılıp, İstanbul üzerinden Ankara'ya geçecek.

Ertuğruloğlu, Ankara'da Cumhurbaşkanı Denktaş'a, Kopenhag'ta yaşananları anlatacak ve bir değerlendirme yapılacak. Bakan Ertuğruloğlu, Cumhurbaşkanı Denktaş ile görüşmesinin ardından KKTC'ye dönecek. 

 Ana Sayfa