18/12/2002
Süleyman Ergüçlü’nün, Avrupa Birliği Dönem Başkanı Danimarka’nın Kıbrıs Temsilcisi Sayın Johansen’e yönelttiği sorular ve yanıtları:
ERGÜÇLÜ:
Sayın AB Dönem Başkanı Danimarka’nın Kıbrıs Temsilcisi Johansen, stüdyolarımıza hoş geldiniz. Kopenhag’da, bizim içinde önemli olan, alınan kararların Kıbrıs’a ve Türkiye’ye getirdiklerinin detaylarına girmemiz için böyle bir şans verdiğiniz için teşekkür ederiz. İlk olarak, Avrupa Konseyi kararlarını nasıl değerlendirebiliriz, Kopenhag’da Kıbrıs konusunda alınan kararları Kıbrıs Türkleri tarafından nasıl yorumlayabiliriz?
JOHANSEN:
Kopenhag’da Avrupa Konseyi’nde alınan karar, 1999 yılında Helsinki’de, Kıbrıs’ın AB’ye davet edilmesi sonucuna dayanmaktadır. AB, birliğin genişlemesinde, birleşmiş bir adanın üyeliğini tercih ederdi, ama bunun düşük bir önkoşul olduğunu da söylenmişti. AB Kopenhag Konseyi sağlanan, Helsinki’de alınan karaların doğal bir sonucudur. Ama Kopenhag sonuçlarını nasıl değerlendiririm sorunuza direk cevap vermem gerekirse, bence bu olumlu bir gelişmedir. Adadaki iki taraf içinde olumlu bir sonuçtur. Ve eğer alınan kararların detaylarına bakarsanız, Konsey, Komisyonu Kıbrıs’ın Kuzey tarafının ekonomik gelişmesinin güçlendirilmesine gayret göstererek, Güney tarafının seviyesine çıkartılması için fonların yükseltilmesine davet ettiğini görebilirsiniz. Bütün bunlarla birlikte, benim açık gözlemlemem şudur ki: Kopenhag’da alınan kararlar Kıbrıs’taki iki taraf için olumludur ve olumlu gelişmelerin olacağını vaat etmektedir.
ERGÜÇLÜ:
Ama kararlara baktığımız zaman, Kıbrıslı Türk’ler, Kıbrıs Türk’lerin temsil edinilmediğine inanılan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, AB’ye kabul edildiğini görüyorlar. Kıbrıs Türkleri dışarıda bırakılmış hissediyor. Eğer bu örnek uygun olursa, biz, Alman örneğine benzer bir durumun ortaya çıkmasından korkuyoruz. Batı Almanya’nın Avrupa Birliğine girdiği ve Doğu Almanya’nın sosyal, ekonomik ve ahlaki olarak çöktüğü ve duvarın yıkılmasından sonra AB’ye girdiği bir durumun... Bu yaklaşım Kıbrıslı Türk’lere korku veriyor. Böyle bir durumuna yol açacağını düşünüyor musunuz?
JOHANSEN:
Düşüncenizi anlıyorum. Ama bence, Almanya örneğinden çıkan sonuçlar hiçbir şekilde Kıbrıs’a direk olarak uygulanamaz. Gerçekten, Kıbrıs’a uygulanabileceğini düşünmüyorum. Hepimizin bildiği gibi, adada taraflar arasındaki görüşmeler uzun bir zamandır devam etmekteydi. Geçtiğimiz bir buçuk yıl da BM’nin rehberliği altında yoğunlaştı. Sizin de, daha önce burada De Soto ile yaptığınız görüşmede belirttiğiniz gibi, görüşmelerin detaylarını biliyorsunuz. Daha önce ifade ettiğim gibi AB, Kopenhag’daki Avrupa Konseyi’nde, adanın Kuzey tarafının gelişmeleri direk olarak görüşebileceği şekilde, adanın birleşmiş bir ada olarak AB’ye girebilmesini kesinlikle ümit ediyordu. Maalesef, bu gerçekleşmedi. Ama, Kopenhag sonucundan anladığım bir çözüme ulaşmanın gerçekten çok yakın olduğuydu. Ve ayrıca, bu görüşmelerin devam edeceğini anlıyorum. Görüşmelerin devam edilmesi için karşı taraf da bir niyet olduğunu açık olarak hissedebiliyorum. Son tarih, belki bu son tarih değil ama görüşmelerin devam etmesi için belli bir zaman limiti konulmuştur. Ve bu zaman sınırı içinde, bir sonuca ulaşmak için gerçek bir olasılığın olduğunu düşünüyorum. Bu mevcut durumda, bu kadar iyimser olmamın nedeni görüşmelerin temelini halen daha BM planının oluşturmasıdır. Bunlar, yıllardır tartışılan konulardır. Benim görüşüm kesinlikle şudur ki: bence bu başarılabilecek mümkün olan en iyi uzlaşmadır. Tabii ki, detayların üzerinde çalışılacak ve müzakere edilecektir. Ve görülüyor ki, eğer görüşmeler yakın zamanda gerçekleşirse, eğer görüşme sürecinin sonucu umut verici olursa, bundan sonra Kıbrıs’ta politik olarak eşit iki tarafın AB’ye girişini ve onların ortak geleceğini tartışacağız. Bundan dolayı, bu konu hakkında bu kadar (mağlup olmuş) kötümser değilim. Almanya çözümünün Kıbrıs için bir sonuç olacağına inanmıyorum.
ERGÜÇLÜ:
Kopenhag Konseyi güçlü bir şekilde görüşmelerin Annan Planı’nı temel alarak devam etmesini ve şubatın sonuna kadar bir sonuca ulaşılmasını talep ettiğini görüyoruz. Bunlar önümüzdeki iki hafta içinde göreceğiz. Şimdi, Kıbrıs’tan Türkiye’ye geçmek istiyorum. Kopenhag’da, Türkiye hakkında da bir karar alındı. Konsey, Aralık 2004’de duruma bakacak ve eğer Türkiye Kopenhag kriterlerini yerine getirirse, üyelik görüşmeleri başlayacak. Bu sizce ne anlama geliyor?
JOHANSEN:
Gerçekte, şunu söyleyerek başlamama izin verin, bence, bu Türkiye için çok olumlu bir gelişmedir. Ve bu yeni Türkiye hükümeti için büyük bir başarıdır. Ayrıca, yeni Türkiye hükümeti de bunun farkındadır. Kopenhag’da kararına verilen ilk tepkiyi biliyorum. Görüşmelerin 2004 yılının sonu olarak karara bağlanması ilk başta hayal kırıklığı yaratmıştı. Ama daha sonra, Türkiye hükümeti bunun olumlu bir gelişme olduğuna karar verdi. Bu yılın Ağustos başından beri Türkiye hükümeti önemli adımlar atmıştır. Parlamento önemli sayıda yasalar geçirmiştir. Samimi olarak söylenen şudur: en önemli kısmı bu yeni yasaların uygulanmasıdır ki bu Kopenhag Kriterlerine karşı tutulabilir. Türkiye hükümeti 2003’de bir tarih almayı ümit etmiş olmasına rağmen, dürüst olarak bu büyük bir işti, (uzak gözüken bir şeydi ?). Böylelikle, 2003 sonunda olmasının gerektiğini söylemek yerine, gelecekte biraz daha geç bir tarih alınması gerçekten daha iyi olmuştur. 2003’ü maalesef yapamadık. Ama yapacağız. Şimdi bir tarih var. Gerçekçi bir tarih. Bu tarihten önce, Türkiye hükümetinin uygulamaya geçirmesi gereken yasalar var. Bundan dolayı, bu çok olumludur diyorum. Çünkü burada bir tarih var, bu söylendi ve giriş görüşmeleri başlayacak.
ERGÜÇLÜ:
Türkiye hükümetinin 2003’lerde bir yerde tarih istemesinde ısrarcı olmasının nedenlerinden biri de, Mayıs 2004 yılında 10 üyenin AB’ye fiziksel olarak katılmasıydı. AB’nin karar mekanizması, ayni zamanda Mayıs 2004’den sonra bu 10 üye ülke de kapsayacaktır. Ve özelikle bu yeni üyeler Türkiye’nin AB’ye girişini, kendi amaçları ve ekonomik nedenlerden, yada diğer sebeplerden dolayı veto edebilir. Bu Türkiye hükümetinin korkularından bir tanesi olarak ifade edildi. Bu konuda ne söyleyebilirisiniz?
JOHANSEN:
Teknik açıdan haklısınız. Doğru, yeni üye ülkeler ve ayni zamanda eski üye ülkelerin bu şekilde bir karar alma olasılığı var. Ama bu sadece bir şey, teknik olarak mümkün olan. Bir başka şey, politik olarak kabul edilenin ne olduğu. Bence, mevcut durumda ve 2004’de ortaya çıkacak durumda, AB ülkelerinin ve yeni üye ülkelerin, Türkiye’nin giriş görüşmelerinin başlaması kararını veto etmesi politik olarak çok zor olacaktır, eğer Türkiye, Kopenhag kriterlerini uyguladığını kanıtlarsa bu Kopenhag kriterlerine ters düşmüş olur. Ve kişisel olarak, teknik olarak bunun mümkün olabileceğini söylememe rağmen, böyle bir durumun ortaya çıkacağını düşünmüyorum, politik olarak bu mümkün değil. Buna inanmıyorum.
ERGÜÇLÜ:
Anlıyorum. Türkiye’nin Avrupa’daki itibarı (Avrupa ile olan ilişkisi), bizim için önemli, çünkü Kıbrıs’ta bir çözüm olsun ya da olmasın, ne olursa olsun, Türkiye’yi bizimle birlikte ayni platformda görmek istiyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmesi bizim için çok önemlidir. Görüşme teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkürler Sayın Johansen. Umarım, izleyicilerimizi Kopenhag sonuçları hakkında biraz daha aydınlatmışızdır.
JOHANSEN:
Bu benim için bir zevk idi ve bana Avrupa Kopenhag Konseyinin toplantısı hakkında daha detaylı bir açıklama yapma ayrıcalığını vermiştir. Teşekkür ederim.
ERGÜÇLÜ:
Çok teşekkürler, efendim.