23/5/2003
Süleyman Ergüçlü’nün, Anna Diamantopulou’ya yönelttiği sorular ve aldığı yanıtlar aynen şöyle:
Ergüçlü:
Sayın
Diamantopulou; Size ilk sorum şu olacak: Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların
geçiş yaptıkları Ledra Palace sınır kapsında incelemelerde bulundunuz. Kendi
gözlerinizle olayı gördünüz. Neler hissetiniz? Bu olayın, Kıbrıs’taki siyasi
durumu ne şekilde etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Diamantopoulou:
Öncellikle, benim kişisel duygularımı anlatarak başlayım. Buraya bir çok kez ziyarette bulundum ve gördüğüm durumdan dolayı üzüntü duydum. Buradaki atmosferin üzüntü verici olduğunu hissedebilirsiniz. Ancak, şimdi her şey çok farklı, çok rahatlatıcı bir durum var. Kıbrıslılar, sınırlardan bir sorun yaşamadan geçebiliyorlar, birbirleriyle şakalaşıyorlar. Burada bir şeylerin değiştiğini kesinlikle hissedebiliyorum. Çok büyük bir değişim var.
Siyasal olarak da, sınır noktalarının açılması olumlu bir gelişme. İki taraf da çok fazla duygusal anlar yaşadı. Bu durum, iki toplumun birlikte yaşayamayacağı görüşünün gerçek olmadığını da açık bir şekilde gösterdi. Halklar, birlikte yaşayabilirler ve bunun için de istekliler. Ancak, şunu söylemek zorundayım ki, bu gelişmelerin bir çözüm olduğuna inanmamalıyız. Çünkü bu bir çözüm değildir. Bu çok olumlu ve iyi bir gelişmedir... Örnekleyecek olursak, Kıbrıs sorunu kullanılması gereken bir arabaysa bu gelişme, arabanın çalıştırılması için sadece gerekli olan yakıttır. Motoru prosedürler, iki tarafın liderleri ve Birleşmiş Milletler sağlayacaktır.
Ergüçlü:
Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorununun
çözümüne bir katkıda bulunacağını düşünüyor musunuz ve bu ne şekilde olacak?
Diamantopoulou:
Geçmişe göre Avrupa Birliği’nin daha önemli bir rol oynayabileceğini ve oynayacağını düşünüyorum. Oynayabileceğini söyledim çünkü bu konuda belirgin nedenler vardır. AB Kıbrıs sorununun çözümlenmesinde aktif bir şekilde katılacağını göstermiştir.
Avrupa Birliği neler yapabilir? İlk olarak, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde, prosedürlerinin tümünün bir şeyleri değiştirdiğini kabul etmek zorundayız. 16 Nisan’da alınan kararlarla tüm bu değişikliklerin olduğunu görüyoruz.
İkinci olarak, kurumasal yapı konusu yer alıyor. Farklı ulusal karakterlerden, farklı dillerden ve farklı dinlerden insanlar çok uzun yıllardan beri AB içerisinde yaşıyor. Ve bu insanlar sadece yaşamlarını sürdürmüyorlar, aynı zamanda kendi ülkelerini geliştirmişler, hayat standartlarını ikiye katlamışlar ve kültürler arası bir köprü yaratmışlardır. Avrupa Birliği, şu an insanlık tarihinde eşsiz bir örnek teşkil etmektedir. Avrupa Birliği’nin hukuksal çerçevesi ve muktesebatı içerisinde bireysel haklar, azınlık hakları, toplum hakları ve herkesin hakkı en iyi şekilde yönetilmiştir. Bunun Kıbrıslı Türkler için de çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanların endişelerini anlayabiliyorum. Bir çok kişinin gelecek günlerde ne olacağına ilişkin endişeleri var. Bunun cevabı, Avrupa Birliği’nin hukuksal çerçevesi içerisinde yer alıyor. Eğer Kıbrıs’ta, Avrupa Birliği muktesebatını uygulayabilirsek, o zaman adadaki sorunların yüzde doksanını çözebileceğimize inanıyorum. Bu nedenle, bir çözüme ulaşılmasında yapılacak yasal düzenlemeleri hakkında bilgi verilmesi çok önemlidir ve bu konuda kamuoyuna bilgi vermeme imkan sağladığınız için size teşekkür ederim.
Üçüncü önemli nokta, AB’nin çok pratik ve kesin olarak yapabileceği mali yardım konusudur. Üç farklı finans şekli vardır. Uzun süreli finansman, ki bu da 2007’den sonraki dönemde mümkün olacaktır... Kıbrıs’ta bir çözümün bulunması için AB, her türlü okul, hastane ve diğer altyapı için para yardımı yapacaktır. Ayrıca şirketleri de finanse edecektir ki bu da çok önemli bir gelişmedir. Şirketler yeni teknoloji ve insan kaynaklarına yatırım yapmak için teşvik edilecektir. Bu AB’nin az gelişmiş bölgelerde iç piyasalarda rekabeti artırmak için yapmış olduğu bir teşvik yöntemidir. Aynı zamanda, insan kaynakları, eğitim ve işsizlik için de büyük oranlarda sermaye sağlanacaktır. Bu büyük bütçe 2007 yılında verilecektir. Şu an müzakere halinde olan bu bütçenin AB’nin genişlemesi tamamlandıktan sonra tasfiye edilmesi kararlaştırılmıştır.
Kıbrıs bu finans olayına ancak bir anlaşma olması durumunda dahil olacaktır. Bu tür bir finansman olayı milli gelir hasılası yüzde 75’ten az olan Avrupa ülkelerine verilmektedir. Ve ancak Kıbrıs’ta bir çözüm olması durumunda bu kural Kıbrıs’a da uygulanabilecektir. Aksi halde, Kıbrıs’ın genel gelir düzeyi yüzde 80’nin üstünde olacaktır ve bu durumda da Kıbrıs bu mali yardımdan yaralanamayacaktır.
Bir de orta ölçekli mali yardım yöntem ve yaklaşımı vardır. Kıbrıs’ta bir çözüm bulunması durumunda yine altyapı, şirketler ve insan kaynakları 206 milyon euro verilecektir. Bu tabii ki gelişmede daha çok sorun yaşayan Kuzey tarafını ilgilendiriyor.
Üçüncü olarak da, bir kaç
gün içerisinde açıklanacak olan ve ticari ilişkileri, bölgesel gelişmeyi ve
sivil toplumlar arasında ortak projeleri destekleyecek bir bütçe çalışması var.
Burada daha çok yeni olan bir gelişmeyi açıklamak istiyorum. Avrupa Birliği,
Kıbrıs Türk ve Rum doktorların yer alacağı ortak bir konferans düzenlenmesini ve
birlik içerisinde yer alan sağlık alanındaki yeni gelişmeler hakkında bilgi
edinmeleri için teşvik desteği sağlayacaktır.
Ergüçlü:
Adadaki siyasi soruna geri dönecek olursak... Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de AB yetkilileri ile temaslarda bulundum. Kıbrıs sorununa Annan Planı zemininde 1 Mayıs 2004’ten önce bir çözüm bulunması yönünde ısrarcı olduklarını gözlemledim. Bu konu hakkında nasıl bir yorum yapabilirsiniz?
Diamantopoulou:
Bu konuda açık olmak
bence çok önemli. AB, BM’in sorumluluğu altında ve müzakerelerin Annan’ın
sunduğu belge zemin alınarak Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması koşulu altında
destek vereceğini ve tüm iyi niyetini sunacağını açık ve net bir şekilde
göstermiştir. Bu çok açıktır. Bu çerçeve zemin alınmıştır. Burada önemli bir
şeyi daha ekleyebilirim. Annan Planı’nın içeriği hakkında birtakım tartışmalar
tabii ki vardır. Ancak, en baştan AB göz önüne alındığı zaman, birliğe katılacak
ve katılım müzakerelerinde Kıbrıs’ı sadece tek bir devletin olması gerektiğini
bilmek zorundayız. Tek bir devlet dışında başka bir seçeneğin olmadığı kesindir.
Sadece tek sesli olan tek bir devlet AB kurumuna katılacaktır. Tabii ki,
devletin organizasyonu size kalmıştır, yani Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı
Rumlara... AB’nin bununla bir ilgisi olmayacaktır. Ancak, bir noktada açık
olmamız gerekir ki o da tek devlet ve tek ses olması konusudur. Aksi halde, AB
ile işbirliği mümkün değildir.
Ergüçlü:
1 Mayıs 2004 tarihinden önce bir çözüm bulunması konusunda umutlu musunuz? Eğer bu tarihe kadar bir çözüm gerçekleşmezse sonrasında ne olacaktır?
Diamantopoulou:
Politikacı olarak iyimser olmak zorundayım. Ve inanıyorum ki herkes iyimser olmalı, çünkü şimdi her şey geçmişe göre çok daha farklı. Kıbrıs sorunu her zaman bir Doğu Akdeniz sorunu olmuştur. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde her zaman bir sorun teşkil etmiştir. Türkiye’nin AB süreci ele alındığında Kıbrıs bir sorun olarak Türkiye’nin karşısına çıkmıştır. Aynı zamanda AB’nin de sorunudur. Şimdi herkes barış istemektedir. Ada göz önüne aldığında insanların soruna daha olgun yaklaştıklarını görüyoruz. İki taraf da soruna daha az milliyetçi ve popülist yaklaşıyor. İnsanlar, geleceklerini geçmişte görmüyorlar. Her iki tarafın da acı anıları olmuştur. Avrupa çerçevesinde bakacak olursak adanın geleceğinin parlak olduğunu görürüz. Türkiye sürecin ilerlemesi yönünde çok önemli bir rol oynayabilir. Kıbrıslı Türkler gelecekleri hakkında daha iyi bilgilendirilmişlerdir ve geleceklerini daha iyi biliyorlar. Kıbrıslı Rumlar da, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların birlikte yaşayacağı bir sivil devletin ve ülkenin çok daha güçlü ve güvenli olacağını biliyorlar.
Tarih konusunda ise, bence belli bir tarihin olması her zaman için çok daha iyi olmuştur, çünkü bu taraflar için bir baskı yaratıyor. 2004’e kadar moment tutabiliriz, çünkü aday ülkeler o tarihe kadar taahhütlerini yerine getirmeye çalışacaklardır ve AB, BM ile birlikte bu süreç içine girecekleridir.
1 Mayıs’tan sonra AB’de başka sorunlar oluşacaktır. Genişlemeden sonraki günlerde, AB, sosyal, yönetim ve uygulamalarla ilgili yeni bir takım sorunlarla karşılaşacak. Ve şu anki momente o zaman sahip olamayacağız. Bu, herkesin anlaması açısından önemlidir. 1 Mayıs yeni ve büyük bir mücadele olacaktır ve belirgin, etkili yöntemler gerektirecektir.