18/6/2003

 

Ergüçlü: Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen, öncelikle sizinle mülakat yapmamıza fırsat tanıdığınız için teşekkür ederim. Kıbrıs sorununa 1 Mayıs 2004’ten önce bir çözüm bulunması ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

 

Verheugen: Sizin de tahmin edeceğiniz gibi geleceği görmek oldukça zordur. Ancak size söyleyebileceğim şudur, biz 1 Mayıs 2004’ten önce bir çözüm olmasını istiyoruz ve bunun mümkün olduğunu hissediyoruz. Yeniden değerlendirilebilecek fırsatlar için açık bir pencere olduğunu düşünüyoruz. Kıbrıslı Türklere iki ayrı mesaj göndermek istiyorum. Birincisi, Kıbrıslı Türkler için kapı açıktır. Biz onları istiyoruz... Onları Avrupa Birliği’nde görmeyi arzu ediyoruz. İkinci mesajım ise,  barış sürecinin yeniden başlaması ve soruna iki tarafın da kabul edebileceği bir çözüm bulunması adadaki iki toplumun sorumluluğudur.

 

Ergüçlü: Kıbrıs için nasıl bir çözüm öngörüyorsunuz? 

 

Verheugen: Bence, Kofi Annan’ın planı dışında bir seçenek yoktur. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri planın masada halen bulunduğunu zaten daha önce açıklamıştır. İlerki müzakereler için bir zemin oluşturmaktadır. Bu herkes tarafından kabul edilmelidir. Annan planı parametreleri çerçevesinde, bir takım konuları görüşebilirsiniz. Kıbrıs Rum tarafı için sorunlar olduğunu biliyorum. Kıbrıs Türk tarafı için de bir çok sorun vardır. Ancak, müzakere için çerçeve açık olmalıdır. Kıbrıslı Türkler için başka bir mesajım ise, gelecekte daha iyi bir öneri olacağına inanmamalıdırlar. Bu Kıbrıslı Türkler açısından şu ana kadar yapılan en iyi öneridir ve daha iyisi olmayacaktır.  

 

Ergüçlü: Sayın Verheugen, AB’nin çok kısa bir süre önce Kıbrıslı Türkler için hazırladığı paketin Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasına katkıda bulunacağını düşünüyor musunuz?

 

Verheugen: Evet. Bu bizim amacımızdı. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, biz Kıbrıs’ın kuzeyindeki insanlara bağlılığımızı göstermek istedik. Kıbrıslı Türkler, sonuç üretemeyen bir politikanın kurbanı oldular ve biz bunun adil olduğunu düşünmüyoruz. Bu nedenle, bizi ekonomik olarak yakalamaları ve AB’yle işbirliğinin ekonomik avantajlarından faydalanmaları için yardım etmeye hazır olduğumuzu göstermek istedik. Bu sadece bir başlangıçtır. İkinci olarak, BM’nin gözetimi altında başlatılan görüşmelerde ortaya çıkan ve AB’ye katılım müzakereleriyle mümkün hale getirilen siyasi hareketliliği muhafaza etmek istediğimiz için bunu yapıyoruz. Bugünlerde hareketlilik bir miktar kaybolmuş gibi görünmektedir. Hareketlilik için girişim ve yeni fikirler göremiyorum. Eğer herkes, 1 Mayıs 2004’ten önce bir çözüm olmasını istiyorsa, yeni fikirlere açık olmamız gerektiğinin farkında olmamız gerekir. Bu da bizim katkımızdır. Yeniden tekrar etmem gerekirse, birleşmiş bir Kıbrıs’ın AB’ye katılımını organize etmek bizim tercih ettiğimiz bir seçenektir. Siyasi, ekonomik ve güçlü faydalar sağlayacak bir sonuç üretmek, herkes için, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler ve tüm uluslararası topluluk için daha iyidir. Birleşmiş bir Kıbrıs’ın AB’ye katlımını bundan dolayı istiyoruz. Ancak bunun siyasi olarak mümkün olması için istek olması lazımdır. Kıbrıs’ın AB’ye katılımı kararı verilmiştir ve bunu değiştirmenin hiç bir yolu yoktur. Kıbrıs, 1 Mayıs 2004’te AB’ye katılacaktır. Tek sorun birleşmiş bir Kıbrıs’ın mı yoksa şu anki Kıbrıs’ın mı olacağıdır.

 

Ergüçlü: Türkiye ile ilişkilere değinecek olursak, Kıbrıs’ın içinde bulunduğu siyasi durumun Türkiye’nin AB üyeliği sürecine olan etkisini nasıl yorumluyorsunuz?

 

Verheugen: İtiraf etmeliyim ki Türkiye AB’ye girişi için ciddi bir şekilde işbirliği yapıyor. Türkiye’deki bu ilerleme etkileyicidir. Ancak tabii ki bir takım eksiklikler ve sorunlar vardır. Ancak, şu anki hükümetin gerçekten bu sorunları çözmek için çok çaba sarf ettiğini söylemeliyim. AB bundan çok memnuniyet duyuyor. Biz de destek vermek için elimizden geleni yapacağız. Kıbrıs göz önüne alındığında, Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun çözümlenmesinde yapıcı bir rol oynayacağını umuyoruz. Şu an, Ankara’da reform yapmakla gece gündüz uğraşan kişiler için bunun bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ancak, Türk arkadaşlarımızın, adadaki durumun değişmemesi durumunda, bunun onlar için bir engel teşkil edeceğinin farkında olduğunu sanıyorum. Ve bu tabii ki yapıcı bir geleceği desteklemeleri için bir temel teşkil ediyor. En azından öyle umuyorum.

 

Ergüçlü: Sayın Komiser teşekkür ederim.

 

Verheugen: Ben teşekkür ederim.

 

 Ana Sayfa