12 Temmuz 2001

 

Uzlaşma Kültürü

 

                “Uzlaşma, hoşgörü, tolerans, anlayış” gibi kavramlardan giderek uzaklaşıyoruz... Küçücük bir kıvılcımdan alev alıyoruz, parlıyoruz... En kısa yoldan birbirimizi suçluyoruz... Muhatabımızın görüşleri bizden farklı mı? Hemen damgayı vuruyoruz, “faşist, komünist, vatan haini, casus” gibi kelimeleri çok kolay kullanıyoruz...

                Halbuki bizim bu lüksümüz yok... Küçücük bir toplumuz... Çarp böl ikiyüz bin kişi... Ülke kaynaklarından söz edersek en kıt kaynak insan kaynağımız... Eğer bir yerlere varacaksak, kıt olan insan kaynağımızı en iyi şekilde değerlendirerek varabiliriz...

                Bu nedenle birbirimize destek olmamız, birbirimize sahip çıkmamız lazım... İyi iş yapanları teşvik etmemiz, bize göre yanlış yapanları da uygun bir üslupla eleştirmemiz lazım...

 

*****

 

                Bu uzlaşma kültürü’nü yerleştirmek için, ilk adım, halkın çeşitli kesimlerinin yansıması olan Cumhuriyet Meclisinde atılmalı, aynı anda, paralel olarak basın da bu yolda atılım yapmalıdır...

                Milletvekillerimizin birbirlerine daha saygılı davrandıklarını görmek bizleri mutlu etmez mi? Siyasi partilerimizin, birbirleriyle kavga etmek yerine, birbirlerine yardımcı olduklarını görmek bize güven vermez mi?

                Gazetelerimizde kırıcı, ağır ifadeler ve küfür yerine, ağırbaşlı fakat güçlü ve etkili eleştiriler görmek bizleri rahatlatmaz mı?

                Toplumun değişik kesimlerinde, ülkenin ana sorunlarına bakışta 180 derecelik farklılıklar yerine aşılabilir görüş ayrılıkları görmek bize umut vermez mi?

 

*****

 

                Dünyayla birlikte geriye dönüşü olmayan bir süreç yaşıyoruz... 21’inci yüzyıla girişimizle hızlanan bu süreç uzlaşma sürecidir... İnsanlar ve ülkeler, insanlığın çıkarları için, herkesin birbiriyle uzlaşması, birbirine tahammül etmesi, birbirini hoş görmesi gerektiği bilincine varmıştır... Bizim, bu akışın dışında kalmamız düşünülemez... Ancak, bizim, öncelikle kendi içimizde birbirimizle barışmamız kaçınılmazdır...

                Ülkemizde her alanda çok seslilik var... Hemen hemen her konuda birden çok farklı görüş var... Bunu bir bölünmüşlük olarak değil de, görüş zenginliği olarak algılayıp, bu farklı görüşleri birbirine yaklaştırmaya çalışmamız mümkün...

                Ama biz, tüm enerjimizi birbirimizle kavgaya ayırıyoruz... Bizim düşüncemizi paylaşmayanları “düşman” olarak görüyoruz... Bu kendi yarattığımız düşmanlarla kavga için de büyük gayretler gösteriyoruz... Kısacası enerjimizi doğru yönde kullanmıyoruz ve kavga etmek suretiyle kendi kendimize zarar veriyoruz...

 

*****

 

                Kıbrıs Türkü için, bugün, en hayati konu, Toplumda kavga kültürünün yerini uzlaşma kültürüne bırakmasıdır... Çünkü ancak o zaman gerçek sorunlarımıza zaman ve enerji ayırabileceğiz... Çünkü ancak o zaman birbirimizin görüşlerinden yararlanarak doğruyu bulup, sorunlarımızın üzerine gidebileceğiz...

Ana Sayfa