13 Temmuz 2001

 

Kıbrıs sorunu çözülmüş müdür?

 

   Evet Kıbrıs sorunu çözülmüştür. Adada çözüm 1974’te sağlanmıştır.

   Nedir bu çözüm? Bu çözüm, ana hatlarıyla, Kıbrıs adasında yaşayan iki halkın, iki ayrı bölgede, iki ayrı yönetim altında yaşadığı bir düzenlemedir.

   Şimdi, herkesin peşinde çözüm diye koştuğu olay, aslında, iki halkın nasıl ve ne ölçüde işbirliği yapacaklarını düzenleyecek bir anlaşmadır. “Kıbrıs sorununa çözüm” olarak adlandırılan tüm çabalar, federasyon, konfederasyon gibi, aslında iki farklı birimin varlığını kabul eden ve bu iki birimin işbirliği düzeyini tarif eden yaklaşımlardır.

   Bu çabalar zorlamadır. İki birimin işbirliği, ancak ihtiyaç doğması ile sağlanacaktır. Şu anda iki birimin, çok hayati konularda, savunma, dış politika gibi, işbirliği ihtiyaçları yoktur.

   Kıbrıs’ta iki halkın işbirliği koşullarını düzenleyecek anlaşma, bu aşamada, doğaldır ki “güvensizlik” üzerine bina edilecektir. Kimsenin bundan gocunmaması gerekir. Bu ayıp değildir.

   Türkler Rumlara, malum nedenlerden dolayı güvenmiyorlar. Rumlar da, “şu kadar Türk askeri adadayken, kendimizi güvenlikte hissedemiyoruz” diyorlar.

   Bunun orta yolu vardır. Türkiye birçok kez, Kıbrıs’ta bir anlaşma durumunda asker sayısında indirim yapabileceğini açıklamıştır. Adada kalacak Türk askeri sayısı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin savunmasının sağlanmasına, yani Kıbrıs Türklerinin kendilerini güvende hissetmelerine, aynı zamanda Rumların tedirginliklerinin ortadan kalkmasına imkan verecek düzeyde olması gerekir. Bu rakamı belirlemek her halde askeri uzmanlar için zor olmasa gerek.

   Dolayısıyla, zorlama formüller üretmek yerine, “bu iki halk birbirine güvenmiyor. İnşallah zaman içinde aralarında güven tesis edilir. Ama o zamana kadar iki halkın birbirlerine güvensizliklerine saygı gösterelim” diyerek bu çerçevede yaklaşımlar ortaya koyarsak, konuyu gerçekçi bir zemine oturtmuş oluruz.

 

*****

 

   Geçenlerde, Amerika’nın Lefkoşa Büyükelçisi, KKTC’ndeki ofisinde bir öğle yemeği verdi. Yemeğe, Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Ergün Olgun, Cumhuriyet Meclisi Dışilişkiler Komisyonu Başkanı İlker Nevzat, Ticaret Odası Başkanı Ali Erel, işadamı Erdil Nami ve ben katıldık. Büyükelçinin konuğu da bir siyaset bilimi profesörüydü. Profesör Caesar, Büyükelçinin kolejden arkadaşıymış.

   Profesör Caesar, bize Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşumunu anlattı. Ayrı devletlerin ortak ihtiyaçlarının doğduğunu ve bunların bir araya gelerek, bu ihtiyaçlarını en iyi nasıl giderebileceklerini konuşarak, Amerika Birleşik Devletleri’ni oluşturduklarını anlattı. Güvenlik, dış politika gibi ortak ihtiyaçlar.

   Çok açık olarak söylememekle birlikte, profesör, bu size örnek olsun, Kıbrıs’ta da belki uygulanabilir görüşünü ima etti.

   Yemeğe katılanlar, ayrı ayrı söz alarak, düşüncelerimizi aktardık. En belirgin saptama ise, Kıbrıs’ta, iki taraf arasında, en hayati iki konu olan güvenlik ve dış politika konularında, hiçbir ortak ihtiyaç bulunmamasıydı. Bir başka saptama ise, Amerika Birleşik Devletleri’ni oluşturan birimlerin, ayrı, bağımsız, tanınmış devletler olmasıydı. Kıbrıs’ta şu anda durum bu değil.

   Ben, özetle, adadaki bölünmüşlüğün kalıcılaştırılıp resmileştirilmesi gerektiğini; iki taraf arasında işbirliğinin, ondan sonra, ve ihtiyaçların ortaya çıkmasıyla geliştirilebileceğini söyledim.

   Profesörle aldığımız bu yemeğin yararlı olduğuna inanıyorum. Bir kere engin bilgiye sahip olan Profesör Caesar’la sohbet bir zevkti. Profesörde, o kendini beğenmiş, “ben her şeyi bilirim” havasındaki Amerikalı tutumu yoktu. Tarihle ilgili bilgilerini yalın cümlelerle bize aktardı. Ben kendi adıma bu konuşmadan çok yararlandım. Ayrıca yemek de nefisti...

 

****

 

   Aynı çizgide bir başka gelişme de, ABD’nin Kıbrıs eski koordinatörü Alfred Moses’ın açıklamasıyla yaşandı... Moses “Kıbrıs’ta iki ayrı hükümet var... Birisi Kıbrıs Hükümeti ötekisi KKTC” dedi... Amerikalılar birilerine bir mesaj mı vermeye çalışıyorlar?

Ana Sayfa