26 Ocak 2002

 

Görüşmeler sürerken

 

   Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides arasındaki doğrudan görüşmeler sürüyor... 16 Ocak’tan sonra, dün akşam üçüncü görüşme gerçekleştirildi... Yani henüz görüşme sürecinin başındayız...

   Gerek bize ulaşan bilgiler, gerekse Güney Kıbrıs’ta yapılan resmi açıklamalar, Rum tarafının masaya 1989 yılında yaptıkları ve Türk tarafınca kabul görmeyen önerileri yeniden getirdiklerini gösteriyor... Bu öneriler, genel bir tanımlamayla, “Kıbrıs Cumhuriyeti” anayasal düzeninde bazı değişiklikler yaparak bir federasyona dönüştürülmesini öngörüyor... Ancak önerilen düzenleme, birçok noktada Türk tarafını tatmin etmekten çok uzak...

 

*****

 

   Rum yaklaşımı, 1960 garanti sisteminin sulandırılmasını, garantörlerin tek yanlı müdahale hakkının iptal edilmesini ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin garantisinin getirilmesini öngörüyor... Halbuki, Türk tarafının, Türkiye’nin etkin, fiili ve fiziki garantisini içermeyen herhangi bir yaklaşımı benimsemesinin mümkün olmadığı, tüm dünyanın açıklıkla bildiği bir gerçek...

   Rum önerilerinde, 3 özgürlük olarak tanımlanan serbest dolaşım, yerleşim ve mülk edinme özgürlüklerine getirilmesi muhtemel kısıtlamaların da, bu özgürlüklerin ruhuna aykırı olamayacağı öngörülüyor... Burada da Türk tarafının tutumu açıktır... Adadaki mevcut durum ve iki halk arasındaki mevcut güvensizlik ortamı nedeniyle, üç özgürlüklere, belli süreler için de olsa, kısıtlamalar getirilmesi kaçınılmazdır...

   Rumların toprak ve “göçmenler” konularındaki yaklaşımı da yakından uzaktan gerçekçi değildir... Rumlar, 89 önerileri ile, 160 bin olarak gösterdikleri Rum “göçmenlerin” büyük bir bölümünün Rum Yönetimi altında yerleşmesine imkan sağlayacak kadar toprak, geri kalanının da Türk idaresinde, Kuzey’deki evlerine dönmesini istiyor... Türk tarafının, iki kesimlilik kavramını tamamen ortadan kaldıran böyle bir uygulamaya evet demesi mümkün değildir...

   Türk tarafı ise, eşitlik temeline dayalı yeni bir ortaklık önermektedir... Garanti sisteminin sulandırılmadan devam edeceği, eşit egemenliğin tüm yapıda geçerli olacağı, iki kesimliliğin sulandırılmayacağı, iki devlete dayalı yeni bir ortaklık...

 

*****

 

   İlk bakışta bu durum hiç umut verici gibi görünmüyor... Ama umutsuzluğa kapılmamak ve biraz sabırlı davranmak lazım... Görüşmelerin başlangıcında, iki tarafın da “olması gerekeni” değil, “olmasını arzularını” ortaya koyması normal karşılanmalı... Çünkü, eğer iyi niyet varsa, görüşme sürecinde bu tutumlar detaylarıyla ele alınır ve iki tarafın görüşleri birbirine yaklaştırılır... Eğer iyi niyet yoksa, iki taraf da tutumunda ısrar eder ve hiçbir yere varılmaz... Önümüzdeki haftalar içinde hangisinin geçerli olduğunu göreceğiz...

   Biz iyimserliğimizi koruyarak, Cumhurbaşkanımızı cesaretlendirip destekleyerek bekleyeceğiz... Rum tarafının daha gerçekçi bir çizgiye gelmesini bekleyeceğiz... Ancak bu sürece katkı koymak isteyen Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütlerle, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Yunanistan gibi ülkelerin, yani Rumları bugüne kadar şımartanların, sadece “bekleyip görme” hakları yok... Eğer Kıbrıs sorununun çözülmesini gerçekten istiyorlarsa, atacakları adımlar ve yapacakları girişimlerle Rumların ayaklarını yere basmalarına yardımcı olmaları gerekmektedir... Aksi takdirde işimiz zor...

Ana Sayfa