19/5/2007

 

Hayatımıza Defne düştü

 

Geçtiğimiz Çarşamba günü kayınbiraderim Aşık’ın eşi Fatoş doğum yaptı... Dokuz aydır bekliyorduk... Nihayet gün geldi ve doğum gerçekleşti... Bir kız çocuğu doğdu... Adı Defne...

   Eşim Neşe’ye hep söylerdim, “kardeş çocuğu evlat gibidir” diye... Beni biraz şüpheyle karşılardı... Şimdi Defne doğdu... Tek kardeşinin tek çocuğu... Ve Neşe işi gücü bıraktı Defne ile ilgileniyor... Ve bana “haklıymışsın” diyor...

   Velhasıl hayatımıza Defne düştü... Evde müthiş bir heyecan... Şimdiden Defne’nin hangi okulda okuyacağı, nasıl tahsil yapacağı, büyüyünce ne olacağı, ne yapacağı konuşuluyor... Anne babasının haberleri yok; biz planlar yapıyoruz...

   Doğum olayı her zaman güzeldir... Ailelere yeni bir enerji, yeni bir mutluluk katıyor... Bize de öyle oldu... Ben hayal kuruyorum... “Defne’yi Medoş laleleriyle ben tanıştıracağım... Onu Karpaz’a ilk ben götüreceğim... Defne ile eski Lefkoşa’nın sokaklarında yürüyeceğim... Ona Kamuran Aziz’i, Sıla 4’ü öğreteceğim... Defne’nin, kendisini Büyük Han’ın bir parçası saymasını sağlayacağım...”

   Ve hayal etmeye devam ediyorum... “Defne, Kıbrıs sorununu tarih kitaplarından okusun... Defne, ‘izolasyon’, ‘ambargo’ gibi kelimeleri duyduğunda, ‘bunlar ne demek?’ desin... O, ‘Türkiye’de askerler muhtıra verdi’ dendiğinde, ‘yok canım, o geçmişte kaldı’ desin... Defne, ülkede muhalefetin Meclisi boykot ettiğini tarih kitaplarından okusun... Hatta, bir dönem, eniştesinin, gazetede yayınlanan yazılardan dolayı 21 yıl hapis istemiyle suçlandığını hiç duymasın...”

   Hayal etmek serbest ya... “Defne hiçbir zaman üzülmesin... O her zaman mutlu olsun... Defne her zaman güzelliklerle yaşasın... O, düşüncelerini her zaman özgürce ifade etsin... Ve düşüncelerini ifade ettiği için kimseden azar işitmesin... Defne büyüyüp, ülkesine, adasına yararlı bir kız olsun...”

   Velhasıl, hayatımıza Defne düştü...

Ana Sayfa